Boşanma davası açıldıktan sonra taşınmazın mal kaçırma maksadı ile devredilmesi hk. 17. HD içtihatı
17. HD. 21.02.2018 T. E: 2015/19079, K: 1206 :
Taraflar arasındaki muvazaalı işlemin iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü
Davacı vekili, müvekkilinin davalılardan Latifşah aleyhine boşanma davası açıldığı, bu aşamada dava konusu taşınmazın muvazaalı olarak kardeşi diğer davalı Meral'e devredildiğinden, bu muvazaalı satışın iptaline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar vekili, müvekkillerinin iyiniyetli olduğunu, davalı Meral'in taşınmazı birikimleri ile aldığını, muvazaanın söz konusu olmadığını belirterek, haksız açılan davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, davacının, davalı Latifşah'ın diğer davalı kardeşi ile birlikte hareket ettiğini, satışın muvazaalı olduğunu öne sürdüğü ancak bu iddianın kanıtlanmadığı, dava konusu taşınmazın tapudaki satış bedelinin, rayiç bedelinin altında olmasının, tek başına muvazaa iddiasını kanıtlamaya yeter nitelikte olmadığı, dosyaya celp edilen Bursa 5. Ağır Ceza Mahkemesine ait dosya örneğinden; davacının, eşine ait taşınmazları üzerine almak için 3.kişilerle birlikte hareket ettiği, dava konusu satışın muvazaalı olmadığı, tasarrufun iptaline ilişkin talebin dayanağının bulunmadığı, davalı Meral'in kötü niyetinin kanıtlanmadığından bahisle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava BK'nun 19.maddesine dayalı olarak açılan muvazaalı işemin iptaline ilişkindir. Dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden, davacı ile davalı Latifşah arasında İnegöl Aile Mahkemesi'nin 20013/242 Esas 2017/856 Karar sayılı dosyası ile boşanmaya karar verildiği ve bu dosyadan davacı lehine mali haklara hükmedildiği anlaşılmaktadır. Muhtemelen hükmedilecek alacaklar için davacının bu davayı açmakta hukuki yararı bulunmaktadır. Öncelikle bu tespit yapılmalıdır.
BK'nun 19.maddesine göre dava açılabilmesi için davacının İİK'nun 277 ve devamı maddelerine dayalı olarak açılan tasarrufun iptali davasından farklı olarak davacının kesinleşmiş bir takibin varlığı ön koşul değildir.Ancak davacının bir alacağının olması da bir dava şartıdır.
Bu durumda mahkemece, boşanma ve mali haklara ilişkin kararın kesinleşmesinin beklenerek, kararın bu şekilde kesinleşmesi yani davacının eşinden boşandığı ve alacağının olduğunun anlaşılması halinde, 23.02.2011 tarihinde yapılan satış sırasında boşanma davası açılmamış ise de davalı Meral'in kardeşi olan Latifşah ile davacı Birgül arasındaki sorun ve geçimsizliklerden haberdar olduğu, nitekim hem kendisi hem de eşi tarafından boşanma davasının yargılaması sırasında tanıklık yaptığı bu hali ile satış sırasında davalı Latifşah'ın durumu hakkında bilgi sahibi olmadığı dolayısı ile iyiniyetli olduğundan söz edilmeyeceğinden davanın kabulüne, davacının alacağının olmadığının sabit olması halinde davanın ön koşul yokluğundan reddine karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, 21/02/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.